z-arama-motoru(site-ici)-1

Örnek olarak index, about, links, focus, image kelimelerini deneyebilirsiniz.


   
 
  Kaybolan Yıllar..(Yazı)

 



...Günlerdir uğraşıyorum... Ama olmuyor... Yapamıyorum... Tükenmez kalemi dişlerimin arasına alıp önümdeki kağıda bir şeyler yazmaya çalışıyorum... Kalem kağıttan kayıyor... Harfler bir türlü oluşmuyor... Dişlerim acıyor...Kağıt yırtılıyor... Kalem dişlerimin arasından düşüyor... Yeniden kalemi dişlerimin arasına sıkıştırıyorum... Yeniden yazmaya başlıyorum... Bu kez birkaç sözcük yazmayı başarıyorum... Zorluyorum kendimi, ama en fazla bir cümle yazabiliyorum... Yoruluyorum... Ağzımdan akan sular kağıdı ıslatıyor... Kötü oluyorum... Kağıdı gömleğimin ucuyla siliyorum, yeniden yazmaya devam ediyorum... Ama yine olmuyor, başaramıyorum... Sonra bir yerde küçük bir kurşun kalem buluyorum, tam dişlerime uygun, onunla yazmaya koyuluyorum, ama kurşun kalem ağzımda ıslanıyor... Islandıkça üzerindeki boya soyuluyor... Küçük parçalar boğazıma kaçıyor... Yazmaya ara verip bu parçaları tükürmek zorunda kalıyorum... Kurşun kalemle de olmuyor... Olmuyor; ben dişlerime sıkıştırdığım bir kalemle yazamıyorum, bunu anlıyorum... Ve bunu anlar anlamaz, okumayı yazmayı öğrendikten bu yana, neredeyse 15 yıldan fazla bir zamandır nereye ne yazdıysa hep dişlerinin arasına aldığı kalemlerle yazan kardeşimi(kardeşim diyorum..çünkü onu kardeşim kadar seviyorum) düşünüyorum...
...Önümde bana yazdığı iki mektup duruyor: Biri iki sayfa, diğeri bir buçuk sayfa... İki mektubunu da dişlerinin arasına aldığı tükenmez bir kalemle yazmış... Her biri üç, dört saatini almış... Kendisi çivi yazısı da dese, öyle okunaklı, öyle güzel bir yazısı var ki eğilip öpüyorum tek tek harflerini... Bu harflerdeki sevgiyi, yaşama sevincini, bu harflerdeki direnmeyi ve umudu öpüyorum... Ankara'da bir resim sergisinde tanıştığım kardeşim doğuştan spastik özürlü... Ne ellerini kullanabiliyor, ne de ayaklarını... O kendini bildi bileli tekerlekli sandalyeye mahkum... Sandalyeden indiği zamansa O'nu ya annesi kucağına alıyor, ya da o bir başına dizlerinin üzerinde ilerlemeye çalışıyor... İnanın, o benden hiçbir şey istemedi, sadece kendisini anlattı... ''Beni yaz'' demedi... ''Beni insanlara anlat'' demedi... Bunu ondan ben istedim... Ona telefon açtım ve ''seni anlatmak istiyorum'' dedim... Çünkü O'nu tanıdığımdan beri kendimden, şikayetlerimden, yılgınlıklarımdan utanmaya başlamıştım... Size onu yazarsam, siz O'nu tanırsanız bu utancımdan biraz olsun kurtulabilirim diye düşündüm...
...Canım kardeşim, senden öğrenecek ne çok şey var... Çünkü en sıradan, en basit şeyleri ne denli büyütüyoruz... Ne çabuk küsüyoruz insanlara... Her şeyi nasıl da ''elde var bir'' sayıyoruz... Yazabilmeyi, parmaklarımızla bir dondurma külahı tutabilmeyi, el sıkışmayı, bir kediyi okşayabilmeyi, yağan yağmura ellerimizi uzatabilmeyi, istediğimiz kadar yürüyebilmeyi, delice koşmayı, her şeyi nasıl da hiç sorgulamadan en doğal hakkımızmış diye yaşıyoruz... Sevgili kardeşim, sen bunların hiçbirini yapamazken, gözlerindeki o yaşama sevinci, o büyük inanç, o sonsuz direniş nereden geliyor? Söylesene... 22 yıldır yaşadığın onca eziyeti, onca zorluğu nereye sakladın?.. Yaşama senin gibi bağlanabilmek için ellerimizi, ayaklarımızı, gövdemizi kaç yıl bir tekerlekli sandalyeye mahkum etmemiz gerekir?... Hayata yeniden, senin gibi ve dopdolu yürekten bir ''merhaba'' demek için kaç yıl bir odaya, bir dost sese, çilekeş bir anneye muhtaç olmamız gerekiyor?
...Senin bir baban vardı değil mi?... Şu an yaşayan ve seni yıllardır aramayan.. senin için çoktan ölmüş bir baban... Seni, daha çok küçükken doktora götürmüştü... Belki tedavin mümkün değildi, belki artık çok geçti ama bütün bunlar senin suçun değildi, sana bütün bunları yaşadığın imkansızlıklar hazırlamıştı... Eğer doğduğun o ilk günler hastanelerde yer olsaydı, eğer kanın değiştirilebilseydi, eğer bunların olabilmesi için güçlü ve zengin bir çevrede dünyaya gelseydin... Bu ülke böyle adaletsiz, sağlık sistemi böyle çürük, koşullar bu denli yetersiz olmasaydı bu gün seninle başka şeyleri konuşuyor olacaktık... Bugün ne ben senin yaşama sevincinden utanç duyacak, ne sen bana iki sayfalık mektubu dişlerini kanata kanata dört saatte yazacaktın...

Sık Kullanılanlara Ekle
 
Açılış Sayfası YapınSık Kullanılanlara EkleyinE-Mail YollayınArkadaşlarınıza Önerin
Türkiye
 
Takvim
 

 
Bu zmna kadar 5931 ziyaretçikişi qirdi...
Beşiktaşım çok yaşa cnm feda yoluna guruluyus mutluyus siyahın beyasınaa Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol